“… Keşiş, mumun titreyen ışığında uykulu gözlerini biraz daha açtı. Zaman, neredeyse geceden sabaha dönmek üzereydi ancak hala yazılacak çok fazla şey vardı… Yorgun parmakları artık kağıda gitmek istemiyordu…”
Bu cümleler aslında usta yazar “Umberto Eco”nun “Gülün Adı” isimli eseri gibi mistik bir hikayenin başlangıcı olabilir… Ama niyetim size bu tarzda bir öykü anlatmak değil. Aksine, uzun zaman önce; Bir Ortaçağ gecesinde yaşanan bu sahnelerden birinin; Kuvvetle muhtemel, günümüzde sıklıkla kullandığımız “@” işaretinin doğumuyla ilgili olmasından bahsetmek istiyorum.
Bazı semboller vardır ki dünyayı sessizce değiştirir. Hiç düşünmeden kullandığımız, dijital çağın en sevimli yıldızı olan @ işareti de bunlardan biri. E-postaların ayrılmaz bir parçası, sosyal medyanın bağlayıcı gücü ve klavyemizin kıvırcık kahramanı! Kim derdi ki bu sade ve tombiş sembol, modern dünyanın dilini oluşturacak kadar büyük bir rol oynayacak? Ama bu minik sembolün tarih sahnesine çıkışı, düşündüğünüzden çok daha eski ve eğlenceli! Ortaçağ keşişlerinden modern teknolojiye kadar uzanan büyüleyici bir serüvene hazır mısınız?
Tarih, bizi alıp 14. yüzyıla, bir manastıra götürüyor! Mum ışığı titriyor, keşişler kutsal metinleri elleriyle kopyalıyor. Ancak bir sorun var: Latince’de yanında veya tarafında anlamına gelen “ad” kelimesi, metinlerde o kadar sık geçiyor ki keşişlerin sabrı taşmak üzere. Uzun çalışma saatlerinden yorgun düşen bu pratik zihinler, bir çözüm buluyor: “A” harfinin üzerine kıvrak bir kuyruk ekliyorlar. Rivayetlere göre, “@” işareti böylece doğmuş olabilir.

Bir efsane mi? Belki. Ama Ortaçağın bu yaratıcı zekası, @ işaretine dair en güzel hikayelerden birini sunuyor. Ortaçağın keşişlerinden Akdeniz’in tuzlu rüzgarlarına, @ işareti 16. yüzyılda ticaretin dili haline geliyor. O dönemde “Amphora”adı verilen bir ölçü birimi, baharat, şarap ve zeytinyağı gibi değerli malların taşınmasında kullanılıyor. Akıllı tüccarlar, bu kelimeyi kısaltmak için @ işaretini tercih ediyor. Ancak işaretin hikayesi burada bitmiyor.
18. yüzyıla geldiğimizde, @ işareti birim başına fiyatlandırmada kullanılıyor. Örneğin: “10 elma @ 5 peni” ifadesi, tanesi 5 peniden 10 elma anlamına geliyor. Evet, dijital devrimin yıldızı olmadan önce @ işareti aslında ticaretin emoji diliydi diyebiliriz!
@ işaretinin dünyayı dolaşırken aldığı isimler, bu sembolün ne kadar renkli olduğunu kanıtlıyor. Aslında her kültür bu sembole başka bir gözle bakıyor: İsveç dilinde “Tarçınlı çörek”, Rusça’da “Küçük köpek”, Hollandaca’da “Maymun kuyruğu”, İtalyanca’da “Salyangoz”, bizde ise “Kıvırcık A!”.

Sonuçta her toplumun bu minik sembole kendi yaratıcılığını kattığını görüyoruz. Ama kabul edelim, bizim “Kıvırcık A”mız en güzellerinden biri diyelim ve tarih denizinden günümüze kulaçlamaya devam edelim!
Yıl 1971. Bilgisayar mühendisi Ray Tomlinson, tarihin ilk e-posta sistemini geliştirdiğinde, kullanıcı adı ve sunucuyu ayıracak bir işarete ihtiyaç duyuyor. Gözleri klavyeye kayıyor ve bingo! Hiçbir insan adında bulunmayan ve klavyede boş boş duran @ işareti onun tercihi oluyor. Bu basit seçim, dijital iletişimde bir devrim başlatıyor. O gün bugündür, @ işareti, e-posta adreslerinin kalbi ve modern çağın bağlayıcı gücü haline geliyor.
Keşişlerin yorgun parmaklarından tüccarların pratikliğine, Ray Tomlinson’ın vizyonundan bugünkü sosyal medyanın etiketlerine kadar uzanan bu yolculuk, onun basit ama eşsiz bir sembol olduğunu kanıtlıyor. Ve bu tombik sembolün altında tarih, ticaret, kültürler ve devrim yatıyor!

Küçük şeyler, büyük farklar yaratabilir. Görünüşte sıradan bir kıvırcık, geçmiş ve geleceği bir araya getiren bir sembol olabilir. Biraz keşişlerin yorgun parmaklarının, biraz Akdeniz rüzgarlarının, biraz da dijital zekanın ürünü. Bu küçük kıvırcık, hem geçmişi hem geleceği anlatan hikayesiyle @!
Bu yazıyı okuduktan sonra ne zaman bir e-posta yazsanız veya sosyal medyada birini etiketleseniz, @ işaretine göz kırpmayı unutmayın derim. Çünkü o, sadece bir işaret değil; binlerce yıllık bir hikayenin simgesi!

Neredeyse her gün kullandığımız bu minik işaretn böyle büyük bir hikayesi olduğunu bilmiyordum! Çayımı içerken keyifle okudum. Sonra diğer yazılarınıza da baktım. Ne kadar sade ve akıcı bir üslup hayran oldum. Lütfen daha sık yazın ki biz de paylaşalım. Saygılarımla