Yılın en güzel zamanıdır değil mi? Koskocaman 365 gün tüketilmiştir ve hayat heybesi, yepyeni tazecik umutlarla filizlenir…

Oysa kalp de beyin de hayaller de yorgundur. Yorgunluğa en iyi gelen ilaç ise dünya var olalı beri önce “Umut”, sonra da “Zaman”dır… Anılar gelir geçer yaşam şeridinden bir bir… Kimi zaman severek, heyecanla izlemek istersin bir kere daha ve bir kere daha… An gelir bazıları can yakar. Burnunun direği sızlar. Belki de bir melek minik kanatlarını çırparken utangaç bir bulut gelir çöreklenir gözlerine… 

Bunları nereden mi biliyorum? Biliyorum çünkü yaşadım hepsini…

Geçtim, geçilmez denilen yollardan…

Kaç defa ıslandı gözlerim, kaç defa aynı anıyı izledim sayısız…

Gün doğumlarını seyrettim, ay ve güneş eşsiz sevdalarını son bir defa tazelerken…

Günbatımlarında sohbet ettim denizkızlarıyla, gece en güzel halinde ve ruhum hayal    

denizinde yüzerken…

Ben, sana hem uzak hem de çok yakın bir gerçeğin hayaliyim… Masallarda yaşananlar kadar büyülü, açlıktan ölmek üzere olan bir bebeğin ağlaması kadar da gerçeğim…

Eğer sen, insanoğlu ya da kızı; Kibirine yenilip de boş vermezsen diyeceklerime inan bana; Eskinin yeniye veda ettiği yerde bir gün mutlaka ama mutlaka rastlarız birbirimize…

Çevirmesen de yaprağı, aslında her yeni doğan gün farklı bir sayfadır hayatında. Yeni bir başlangıçtır sonunu bilmeden çıktığın bu yolda…

Saatler sevişir gün olur,

Gün olur, hafta doğar

An gelir, haftalar birleşir yıl olur…

Peki yaşanılanlar? Duygular, sevinçler, hüzünler, kahkahalar, bakışmalar, acemice hesaplaşmalar, sevişmeler, orgazm üstü sigaralar, galibiyetler ya da yenilgiler?..

Ya siyahsındır ya mavi. Ya beyazsındır ya da gri… Kabul etmek zor da olsa yaşamın renklerini; Gün gelir teker teker kullanırsın anılar tuvalinde ‘Model’ olarak kendini!

Sen, takvimlerin mültecisi, sadakatle beklersin sana getireceklerimi… Karanlık tünelde, sonunu belli belirsiz gördüğün ışığa ilerlerken bir bir çıkarmalısın hayat çıkınından yiyeceklerini! 

Sonbaharda, bir parkta yapraklara teslim etmemelisin yaşadığın mevsimi… Sana gelip, sevgiyle göz kırpan hediyeleri; Yani yaşadığın günleri, kirletmemelisin anlamsız hırslarla, dolu veya boş heveslerle, yerli yersiz ihtiraslarla…

Dünyanın bilinmedik bir yerinde, bilinmedik bir şehrin tanıdık bir parkındaydım dün… Mevsimlerden kıştı ya da kıştı mevsim. Soğuktu hava. Yapraklar, kaldırımlarda köşe kapmaca oynuyorlardı. Gençti adam ve yaşlıydı düşünceleri… Ruhunu kesip atmayı düşünüyordu ya da ruhu onu terk etmeyi! Rüzgar, hafif hafif eski bir melodiyi taşıyordu adamın kulaklarına ve genç adam hissetmiyordu bu ezgiyi!

Akşam yavaş yavaş çöküyordu şehrin üzerine ve ihtiyar bekçi teker teker yakıyordu lambaları. Birkaç çocuk koşturuyordu oradan oraya… Ve sallandıkça salıncaklar, etrafa saçılıyordu insanların hayalleri!

Hemen ileride oturuyordu genç kadın. Belli ki o da dertliydi. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Yoğun bir sevgiyi tüketmişti. 

‘İhraç fazlası sevgiden, elinde kalan defolu anılarla dikmeye çalışıyordu kalbini…’ 

Bir polis arabasının sirenine karışıyordu gelin arabasının çiçekleri…

Ve insanlar bilip bilmeden harcıyorlardı ellerindekileri! Oysa yılın son günüydü. Son defa görücüye çıkacaktı anılar… Ve anılar, eski yıla inat umutlarla beklentilerle sıfırlanacaktı…

Uzaklarda bir yerde adamın biri, aldırmadan bu olanlara, çalakalem yazıyordu hiç durmamacasına!

Oysa son günüydü yılın… Köpekler havlıyor; Kediler ulaşamadıkları hayallere nankörlük ediyorlardı! 

Çan sesleri karışıyordu ezanın o mistik çağrısına ve Kudüs’te ağlama duvarı ıslanıyordu en güzel dualarla…

Küçük bir kız çocuğu ağlıyordu babasının ölümüne ve ihtişamlı bir gece kulübünde patlıyordu şampanyalar köpükten insanların ve hayallerin üzerine…

Dedim ya yılın son günüydü. İnsanların beklentileri vardı… İnsanlar aciz, insanlar aç gözlü, insanlar masum ve insanlar in-san-dı!

Yavaş yavaş bitiriyordum hazırlığımı… Yolum çok uzun, hayaller sonsuzdu… Ya da yolum yetersiz, hayaller mi çoktu?

Ama bilinmedik bir zamanın bilinmedik bir yerinde çocuklar ve çocuk kalpli büyükler beni bekliyorlardı… 

‘İNSANLAR RUHLARINI KESMEDEN

İHRAÇ FAZLASI, DEFOLU ANILARLA

GEÇMİŞİN TORBASINA GİRMEDEN…’

Yüzümün yarısı gülüyor yarısı ağlıyordu…

Kalbimin sol tarafı gündüz, sağ tarafı geceydi…

Ruhum rengarenk, içimde neşesi hiç bitmeyen bir çocuk kahkahası vardı!

Dedim ya… Çevirmesen de yaprağı, aslında her yeni doğan gün farklı bir sayfadır hayatında. Yeni bir başlangıçtır sonunu bilmeden çıktığın bu yolda…

Yeni yılınız kutlu oldu mu? 

NOEL BABA